Sizler için Türk Korku Edebiyatının günümüz temsilcilerinden Mehmet Berk Yaltırık ile “çocuk edebiyatında korku türü” üzerine konuştuk. Ülkemizde çocuk edebiyatına dair olan olumsuz ve yanlış algıları değiştirmek için iyi bir başlangıç olacaktır, keyifli okumalar…
Ülkemizde yetişkinler için bile korku edebiyatı türü genç bir türken çocuk edebiyatımızda çok ama çok genç bir tür ve maalesef ülkemizde çocuk edebiyatında “korku” denince ebeveynlerin ve öğretmenlerin akıllarına pek de iyi şeyler gelmiyor olacak ki bu tür çocuk edebiyatımızda pek de gelişmiyor diyebilir miyiz? Dünyada çocuk edebiyatında korku türüne baktığımızda biz şu an ne durumdayız?
-Korku edebiyatı, özellikle Avrupa’ya, ABD’ye baktığımız zaman neredeyse 200-300 yıllık bir geçmişe sahip (Gotik, Tuhaf Kurgu yani Weird Fiction ve nihayet Korku yani Horror dönemleriyle birlikte). Dolayısıyla dünyada batı memleketlerinin edebiyatlarında çocuk korku edebiyatı da başlı başına köklü bir alt tür. Mesela “Çocuk Edebiyatı’nın Stephen King’i” olarak anılan Robert Lawrence Stine’ın “Goosebumps” serisi var ki 35 dile çevrilmiş 400 milyon kopya satmış. Yine onun ilk gençlik korku serileri “Fear Street” (geçtiğimiz yıllarda Netflix’te üç bölümlük filme de uyarlandı), Rotten School, Mostly Ghostly, Nightmare Hour ve The Nightmare Room gibi başka başarılı alt serileri de var. Keza Thomas Brezina’nın meşhur Dört Kafadarlar Takımı (Die Knicker-bocker Bande), Sevimli Canavarlar (Alle meine Monster) gibi serilerini, Angela Sommer-Bodenburg’un Küçük Vampir (Der kleine Vampir) serisini de burada anabiliriz. Bizim edebiyatımızda da Hanzade Servi, Haktan Kaan İçel gibi kalemler çocuklara yönelik korku temalarına sahip eserler yazmışlardır. Aslında ilginç maceralar ve garip varlıklar hayal gücünü çalıştırıp farklı hikayeler, oyunlar kurma açısından çocuk edebiyatının epey rağbet gören bir alanı. Bizde korku edebiyatı bile çok yeniyken, çocuk korku edebiyatında belli örnekler haricinde maalesef bir yoğunluk söz konusu değil. Dünyadaki örneklerine baktığımız zaman, korku kültüründeki potansiyelimiz düşünülünce, bizde de rağbet görebilecek bir tür aslında. Çünkü yetişkinlere yönelik korkuda nasıl okurda yeni yeni başlayan bir ilgi varsa, benzeri bir gelişme çocuk edebiyatı alanında da beklenebilir.
Edebiyat insana dair insanı insan yapan tüm konuları ele alan bir sanat dalı. Bir bakıma insanların edebiyata olan ilgisi orada kendine dair yitirdiği veya aradığı şeyleri arama çabası ya da bir tür arayış diyebiliriz. Hal böyleyken her yönüyle kendine has bir dünyası olan çocuk için “korku” duygusu yadsınamaz bir hakikatken çocuk edebiyatında “korku” türünü es geçmek mümkün mü?
-Aslında “çocuk korku edebiyatı”nın yetişkinlere yönelik “korku edebiyatı”ndan yegâne farkı daha pedagojik bir gözle yazılmaları. İkisinde de ortak nokta bir heyecan ve keşif duygusunu tatmin etmek aslında. Bildiğimiz hikayeler de olsa o mahzene, zindana inmeyi, o tekinsiz sesleri duymayı seviyoruz. Bizi ateş başında, soba başında dinlediğimiz hikayelerin büyülü zamanına çekiyorlar aslında. Korku edebiyatının çocuklara uyarlanmış versiyonları da, tıpkı diğer edebiyat eserlerinin yaptığı gibi okuyanlara yeni kapılar açıyor. Burada çocuklara cesaret vermek de söz konusu aslında. Kurgusal korkuları yine kurgu yoluyla etkisiz kılmak mümkün oluyor. Bir de eğitici tarafı da var. Kendi masal ve efsane figürlerinizi, geleneklerinizi çocuklara da aktarabilme açısından kültürel yönü de yadsınamaz.
Çocuk Edebiyatının her türünde söz konusu çocuk olduğu için çocuğun gelişim sürecine zarar vermeyecek ve bunun yanında onun gelişim sürecine belki de katkı sağlayacak nitelikte içerikler olmasını tüm ebeveynlerin ve toplumun en öncelikli kriteri olduğunu görmek zor değil. Belki korku türünün ülkemizde yaygınlaşmamasının sebeplerinden biri de bu kriterin yazarlar ve yayıncılar tarafından dikkate alınmaması olabilir mi? Zira çocuk edebiyatında “korku” türü daha çok merak, tuhaflıklar, gizeme dayalı macera ve bazı korkularla yüzleşerek üstesinden gelmek üzerine kurulurduk, yetişkinlerde olduğu gibi şiddet ve kan barındıran içeriklere yer verilmez. Maalesef bazen yazarlar veya yayıncılar bu noktada bilinçli veya duyarlı olamayabiliyorlar.
-Bana neden çocuk korku edebiyatı türünde yazmadığımı soran okurlara denk geliyorum bahsi açılınca. Onlara pedagojik bir birikimimin olmadığını, böyle bir eserin mutlaka bir uzman değerlendirmesinden geçmesi gerektiğini söylüyorum, kolay kolay cesaret edebileceğim bir alan değil. Korku türünün ülkemizde yaygınlaşmamasının temel sebebi daha farklı, uzun yıllar bu türün edebiyat dışı olarak kabul görüp burun kıvrılmasıyla alakalı. Çocuk korku edebiyatı ise ancak doksanlı yıllardaki bazı çeviriler neticesinde tanışılmış ve adına “korku” denilmediği için tutunabilmiş örnekler. Yine aynı dönem hatırlayalım, Show Tv’de “Goosebumps” serisinin dizisi yayımlanmaya başlamış, Aksoy Yayıncılık kitaplarını çevirmeye başlamıştı. Fakat dizinin içeriği çocuklara yönelik olsa da rahatsız edici bulunduğundan şikâyet edilerek yayından kaldırılmış, serinin çevirisi de o dönemlik yarıda kalmıştı. Burada aşırı korumacılık refleksini görüyoruz. Bu refleks korku edebiyatının bizde halen önyargıyla karşılanmasının sebeplerinden biri maalesef. Kurgu eserlerin insanlara kötü yönde ilham vermesinden çekinilmesi söz konusu. Bu tavrın da pek sonu yok. Bu mantıkla baktığımız zaman ana akım edebiyat eserlerinden çoğunu silip atmamız hatta handiyse aklına kötü bir şey gelir diye insanı bile yasaklamaya kadar gider mevzu. Uzman değerlendirilmesinden geçmiş iyi bir kalem tarafından yazılmış eserlerin zamanla “çocuk korku edebiyatı”na yönelik önyargıları etkisiz kılacağını düşünüyorum.
Fuarlarda ve çocukları gözlemleme fırsatı bulduğumuz alanlarda aslında çocukların ve gençlerin “korku” türüne karşı bir hayli meraklı olduğunu görüyoruz zira “kontrollü ortamlarda” korkuya maruz kalmak insana keyif veriyor. Yapılan bazı saha araştırmalarında da çocukların korku temalı kitaplara ilgi gösterdiğini görüyoruz. Hal böyleyken neden çocuk edebiyatımızda korku türü istenilen noktada değil ve bu konuda yazarlara, yayıcılara ne gibi görevler düşüyor sizce?
-Nasıl ki korku edebiyatının gelişimi için bu türe meraklı, akademik boyutuyla da okuyup inceleyip üreten daha çok kalemin yetişmesi gerekiyorsa, burada da bu alandaki boşluğu görüp yönelen kalemlerimiz olması. Çocuk edebiyatı açısından gerek uzmanların gerek yayınevlerinin pek bir eksikliği olduğunu düşünmüyorum zira fuarlarda bile kahir ekseriyette gördüğüm stantlar çocuk edebiyatı, çocuk yayını üzerine. Belki bu alanda dosyalar aramak, yarışmalar düzenlemek, atölyeler gerçekleştirmek gibi adımlar atılabilir.
Yerli korku edebiyatımızın yetkin kalemi siz değerli Mehmet Berk Yaltırık’tan tarihi atmosferde geçen çocuklar ve gençler için bir korku kitabı okuma şansını ilerde elde edebilecek miyiz? Bu konuda bir projeniz veya niyetiniz var mı?
-Goosebumps benzeri bir seri hayalim var ama pedagojik bir destek almaksızın, bu yönde bir çalışma yapmaksızın girişmeye cesaret edebileceğim bir alan değil. Bazı imza günlerimde çocukları için kitap imzaladığım ebeveynler oluyor, onlara kitaplarımı birkaç yıl sonra okuyabileceklerini öneriyorum genelde. Belki bir gün tamamen çocuklara veya gençlere yönelik bu türde eserler de yazmaya başlarım.
Yorum Yap