Polisiye yazınında önemli araştırmalar yapan ve bu konuda adeta başucu eserler diyebileceğimiz kitaplara imza atan Sevgili Alper Kaya ile çocuk edebiyatında polisiye türüne dair konuştuk. Sizler için yazar Alper Kaya ile çocuk edebiyatında polisiyeyi farklı açılardan ele alıp keyifli bir röportaj gerçekleştirdik, keyifli okumalar:
- Alper Bey öncelikle yayın hayatına yeni başlayan platformumuza hoş geldiniz. Çocuk edebiyatımızın gelişmesi ve sesinin daha gür çıkması için bu yola çıktık. Çocuk edebiyatı denince polisiye türünü es geçmek olmazdı zira edebiyat polisiyesiz olmaz. Dünya çocuk edebiyatında sanırım işler biraz daha olgunlaşmış durumda peki bizdeki çocuk edebiyatı ve ilk genç edebiyatında polisiye türü ne durumda? Çocuk edebiyatımızın polisiye alanındaki hali, ahvali nedir?
Hoş buldum! Öncelikle platformunuzun yolunun açık, ömrünün uzun olmasını dilerim. Sizin de dediğiniz gibi dünya edebiyatında çocuk polisiyeleri oldukça geniş, sadece Enid Blyton’ın dahi macera, gizem ve fantazya türlerini harmanladığı 800’ü aşkın çocuk kitabı yazdığını biliyoruz. Bu kitapların büyük bir bölümü ise polisiye türünün ağır bastığı hikâyeler içeriyor. Benzer şekilde Thomas Brezina da 600’e yakın kitapta imzası olan, “üretkenlik” kelimesinin bambaşka boyutlara ulaştığı isimlerden biri. Bizde bu konuda biraz da kavram karmaşasıyla geçen yıllardan dolayı bu alanda üretimlerimizin sınırlı olduğunu ifade edebiliriz. Çünkü aslında yetişkin türünde nitelendirilebilecek Cingöz Recai serisi gibi seriler uzun yıllar boyunca çocuk ve ilk gençlik türüne etiketlendi ve pek çok kaynakta da bu türlerdeki ilk polisiye eserlerimiz olduğu ifade edildi. Ancak mesela Cingöz Recai’den dört yıl önce yayımlanan Halil Hamit’in “Küçük Polis Hafiyesi” serisi de var. Evet, elbette Cingöz Recai serisinin ilk gençlik türüne uyabilen kısımları var ama doğrudan bu türe ait olduğunu söylemek bana maalesef doğru gelmiyor. Dolayısıyla sanıyorum uzun bir süre yazarların kafasında bu tarz kitapların çocuk polisiyesi olarak yer etmesi bu alanda üretimleri biraz seyreltti. Ancak yurt dışındaki örneklerin daha aktif bir şekilde görülebilmesi ve çeşitliliğin de ne kadar fazla olduğunun ayırtına varılması burada yayıncılar için de bir şimşek çaktırdı diye düşünüyorum. Bütün bunlara rağmen bu alanda yıllardır sabırla üretmeye devam eden Mavisel Yener ve Aytül Akal gibi veya nitelikli çocuk polisiyeleri yazan Gülsevin Kıral ve Kayahan Demir gibi isimlerin bu türün ülkemizdeki gelişimine katkısı yadsınamayacak kadar önemli. Tabii pek çok isim daha var ama takdir edersiniz ki hepsini buraya sığdırmak çok zor.
- Şimdi şunu biliyoruz: Çocuk ve Genç edebiyatında polisiye, yetişkinler için yazılan polisiye eserlerden farklı niteliklere sahip zira çocukların ruhsal ve bilişsel gelişimlerinin zarar görmemesi gerekiyor. Bunun için Çocuk edebiyatında polisiyenin kan, şiddet ve vahşetten uzak daha çok gizemleri çözme, macera ve suçlunun ortaya çıkarılması üzerine kurulu olduğunu biliyoruz. Peki bu durum polisiye alanında kalem oynatan bir yazarı çocuk edebiyatı sınırları içerisine girdiğinde çeşitli zorluklar yaşamasına yol açar mı? Çocuğun o kendine has dünyasını bilip orada tıpkı zücaciye dükkanına girmiş fil misali etrafa hasar vermeden nitelikli ve çocukların dünyasında karşılık bulabilecek polisiye hikayeler yazmak mümkün mü?
Sorunun son bölümünden başlayayım: Çok uzun yıllardır yazabilenler olduğuna göre, elbette mümkün. Şimdi de ilk bölümüne döneyim… Zorluklara yol açmaması lazım. Eğer birisi çocuk polisiyeleri yazarken hikâyeyi okuyucu kitlesine adapte etmekte zorlanıyorsa, demek ki çocuk polisiyesi yazmamalı. Aslında her şey bu kadar net…
- Çocuklar söz konusu olduğunda biz yetişkinler ve toplum kitapla aramız pek iyi olmasa da çocuklarımızın kitap okumasını ister ve buna önem veririz. Bu aslında garip bir durum zira yetişkinlerin kendi hayatlarında bir şeyi tam manası ile benimsemeden bunu çocuklardan beklemeleri ne etik ne de pedagojik açıdan doğru. Bu bambaşka bir tartışma konusu ancak iyimser bir yaklaşımla “ben okumadım çocuğum okusun” yaklaşımından dolayı kitap okuma alışkanlığı olmayan ebeveynler bile çocuklarının kitap okuma alışkanlığı edinmesine gerçekten önem verir. Bu noktada çocuklara okumayı sevdirecek, o taze dimağlarında okumanın lezzetini filizlendirecek akıcı ve keyifle okunan kitaplar ekmek su gibi elzem ihtiyaçlar olarak karşımıza çıkıyor. Çocuk edebiyatında polisiyenin bu bağlamda önemi nedir sizce?
Evet, bizde maalesef böyle bir açmaz söz konusu. Aslında çocukların kitap okumaya şevk edilmesinin başat yolu, ebeveynlerinin de kitap okumasından geçiyor. Çocuk ailede ne görüyorsa onu bir nevi kopyalayarak (en azından belli bir yaşa kadar) ilerlediği için ailelerin öncelikle kitap okuma alışkanlığı edinmesi gerekiyor. Zaten böyle bir durumda, daha bilinçli okuyucular yetiştirmek de kolaylaşıyor çünkü bilinçli ebeveynler hangi kitapların çocuklarına uygun olup olmadığına karar vermekte zorlanmıyor. Dahası, bunu önemsiyor da. Maalesef pek çok ebeveynin bunu önemsemediğini görüyoruz.
Çocuk edebiyatında polisiyenin bu konudaki önemi ise, akıcı ve merak uyandırıcı kurguların okuyucuların kitabı daha merakla okuması; özellikle sade bir dille yazılmış olanlarının da kitap okumayı sevdirmesi gibi etkileri var. Bunlar da küçük yaşlarda okuma alışkanlığı edindirmek konusunda etkili faktörler.
- Alper Bey, siz de aynı zamanda çocuk kitapları kaleme almış bir yazarsınız buna istinaden şunu rahatlıkla sorabiliriz size: Çocuğun dünyasında “polisiye” denince neler akla gelir? Çocuk için polisiye ne ifade eder?
Yayımlanmış üç çocuk kitabımın ikisi doğrudan fantastik, birisi ise fantastik – polisiye türlerinin bir karışımı. Sadece fantastik bile olsa bir şekilde işin içine araştırma, inceleme giriyor… Uzun yıllardır yetişkinlere yönelik polisiyeler yazmış olmaktan kaynaklı bir nevi ‘mesleki deformasyon’ olsa gerek.
Çocuklar için şöyle bir gözlemim var, bu noktada çocuk okuyucu kitlesinin ikiye ayrıldığını gözlemliyorum. Bazıları çok bilinçli ve işin sadece inceleme, araştırma, bir nevi macera romanı gibi bir muammanın çözülmesinin ardından yeni bir muammaya geçiş şeklinde kurgulanan kitapları tercih ediyorlar. Fakat bazıları ise biraz da acayip çoğalan ve maalesef bilinçsiz ebeveynler yüzünden çocukların da çok rahat ulaşabildiği gerçek suç içerikleri ya da oldukça kanlı seyirlik içerikler nedeniyle ciddi ciddi cinayet ve vahşet kitapları okumak istiyor. Tabii onları bu sorunun kapsamının dışında tutmalıyız diye düşünüyorum. Dolayısıyla aslında ‘gerçek’ çocukların kafasındaki polisiye kavramı aşamalı olarak ilerleyen ve bir muammadan diğerine geçiş yapılan suç öyküleri gibi geliyor bana.
- Çocuk kitapları yayıncılık sektörünün polisiye türüne yaklaşımı nasıl sizce? Zira yayıncılık dünyasının yaklaşımı bir türün yaygınlaşmasına ve gelişmesine etkisi yadsınamaz.
Bu noktada çok doğru bir gözlem yapabildiğimi ifade edemem. Çünkü çok fazla yayıncı var! İrili ufaklı, birkaç kitap bastıktan sonra gözden kaybolan veya sessiz sedasız kitap basan ve bunları duyurmakta çok zorlanan bir sürü yayıncı var. Ancak belli başlı yayıncılara baktığım zaman şunu görüyorum; bazıları gerek çeviri gerek yerli çocuk polisiyeleri olsun uzun zamandır sabırlı bir şekilde kitaplar yayımlıyor. Pek çoğu, yeni isimlere de zaman zaman şans veriyor ancak yeni yazarların nadiren karşımıza çıktığını söyleyebiliriz.
- Son olarak çocuk edebiyatımızda polisiye türün dünyadaki örnekleri gibi daha iyi yerlere gelmesi için yazarlara ve yayın dünyasına neler söylemek istersiniz?
Burada biraz da yayıncılar kadar yazarlara da iş düştüğünü düşünüyorum çünkü çocuk polisiyeleri alanında üretim yapan isimlerimiz (hepsini sayamayacağımız kadar çok olsalar da) genel tabloya baktığımız zaman azınlıkta kalıyor. Yayıncılar ve yazarlar karşılıklı olarak biraz daha sorumluluk alarak bu alanı yükseltebilir.
Yorum Yap