Roman, konusunu hayattan alır ve onu yeni bir kurmaca ile bize sunar. Bu eserler, hayattır ve hayatın kendisidir. Yazar, kurmaca olarak ele aldığı konuları fantastik bir forma sokar ve onu bize gerçeğin sınırları içinde aktarır. Gerçek ise, insanın hayatı farklı biçimlerde anlaması ve algılaması ile şekillenir.
Çocuklar için kaleme alındığı iddia edilen romanların, hangi ilke ve ölçütlere göre kaleme alındığı veya alınacağı her zaman tartışma konusu olmuş, bu eserlerde bulunması gereken genel ve özel ölçütlerin yeterlilikleri ile ilgili ortak bir noktada buluşulmadığı görülmektedir. Kimi araştırmalar, çocuklara yönelik yazılan romanların, çocuğa görelik ilkesine sahip olması gerektiğini öne sürmektedirler. Ancak görelilik ilkesi de somut verilerle ortaya konmayınca, iddia havada kalmaktadır.
Öncelikle, hangi seviyede ve yaş grubuna yazılmış olursa olsun, bir eserin konusunun uygunluğu üzerinde durulmalıdır. Her konu, her yaş grubu için uygun olmayacaktır. Aynı şey çocuk romanları için de geçerlidir. Onlara yönelik yazılan romanlarda, öncelikle konunun uygunluğuna önemlidir. Bu da yetmez, ele alınan konunun hangi dil ve anlatımla yapılacağı da dikkate alınmalıdır.
Bütün alan uzmanlarınca, bir çocuk edebiyatı eserinde bulunması gereken ölçütler sıralanırken, iki temel ölçütün mutlaka göz önünde bulundurulması gerektiği dile getirilmektedir. Bu ilkelerden ilki ve en önemlisi içerik, diğeri de şekil özellikleridir. Diğer edebi eserlerde şekil çok önemli olmamakla birlikte, çocuklar için kaleme alınan eserlerde, şekil, dikkat edilmesi ve üzerinde durulması gereken hususların başında gelmektedir. Peki, bu nicelik ve nitelik ölçüleri neye göre ve nasıl belirlenecektir? Bunların sınırlılıkları ile ilgili neler söylenebilir?
Öncelikle çocuk kitaplarında, ele alınan temel düşünce veya tema çok açık olmalıdır. Bu durum, çocuğun kafasında farklı imajların oluşmasına engel olmanın yanında, değişik yönelim ve yönlendirmelerin önüne geçilmesini sağlayacaktır. Bu çerçevede eserlerini kaleme alan yazarlar, okurlarıyla duygu ve düşünce alışverişi içine girmeden ve onlara bir şeyler dikte etmeden, hayatın doğal akışı içinde konusunu anlatmış olurlar.
Çocuk edebiyatı eserlerinde ele alınacak konuların başında aile ilk sırada yer alır. Ardından, doğa ve değerlere ait temel kavramlar ele alınması gereken temalardır. Bunlar ve benzer temalar, çocukların şuur altını besleyecek nitelikte ve onun dünya görüşünü zenginleştirmeye yönelik olmalıdır. Dikkat edilmesi gereken en temel husus ise, kavramların veriliş yöntemidir. Bu yöntemin tercihinde, çocuk yazarları, alanın psikolog ve pedagogları ile yakın iş birliği içinde olmalıdır. Temel değerler ve bunların hangi ölçütler içerisinde aktarılacağı her zaman önemlidir. Yaş gruplarına göre, temel değerlerin dozunun çok iyi ayarlanması gerekmektedir.
Çocuk edebiyatı eserlerinde ele alınacak konular, çocuğun güncel hayatı ile doğrudan ilgili ve gerçeğe uygun, tema ile konu arasındaki ilişki çok güçlü olmalıdır. Çocukların millî değerlere, hoşgörü anlayışına ve sağlam bir kişiliğe sahip olmasına özen göstermelidir.
Çocuğun okuduğu eserin kahramanları ile özdeşleştiği hiçbir zaman unutulmamalıdır. Yazarlar bu hususu göz önünde bulundurarak kahramanlarını seçerken özenli davranmalı, kahramanın fiziksel ve ruhsal özelliklerinin birbiri ile uyumlu ve tutarlı olmasına özen gösterilmelidir. Gereksiz abartılardan ve olağandışılıklardan uzak durulmalıdır.
Çocuk kitaplarında plan ve üslup da son derece önemlidir. Plan tutarlı olmalı, bağlantılar iyi kurulmalıdır. Dil ve anlatım açısından çocuğun ilgisini zinde tutacak bir üslup tercih edilmelidir.
Genel itibariyle, çocuk edebiyatı eserlerinin nitelik ve nicelik özelliklerinin nasıl olması gerektiği sorusundan yola çıkarak çocuklara yönelik yazılmış roman hikâyelerin ele aldığı konu, dil ve anlatım özellikleri bakımından gözden geçirilmesi ve elde edilen veriler ışığında değerlendirilmesi gerekmektedir.
İnsan yaşamını sürdürebilmek için fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarını doyurmak zorundadır. Kendini tanıma, kişilik özelliklerini keşfetme, iletişim ihtiyacını giderme gibi psikolojik ihtiyaçlarını karşılamak için bir takım faaliyetlerde bulunurlar. Çocuklar da bu ihtiyaçlarını karşılamak için yazılı ve sözlü kaynaklara ihtiyaç duyarlar. Bu ihtiyaçlarını karşılamak için de yazılan romanlardan, hikâyelerden, masallardan ve diğer edebi türlerden ilgilerini çekenleri, ihtiyaçlarına cevap verenleri okuyarak gidermeye çalışırlar.
Biyolojik gelişim süreci içinde insanın en hareketli olduğu dönem çocukluk dönemidir Çocuk, yetişkinler gibi belli bir yerde oturmayı, belli konuları konuşmayı tercih etmez. O sürekli bir değişim, arayış; farklı şeyleri ve yerleri keşfetme peşindedir. Tüm bunları yaparak hayatına hareket ve anlam katar.
Çocuğun her zaman kendini tanımlayacağı, ifade edebileceği, hayal dünyasını geliştireceği bir alana ihtiyacı vardır. Çocuğun zengin bir hayal dünyasına sahip olmasının yanında, çoğu zaman gerçek dünyayı da sorguladığı bilinmektedir. Kişilik ve kimlik gelişimleri bu dönemlerden geçerek oluşur. Romanlar, bu süreçlerin hepsine katkıda bulunur.Jules Verne’in “Aya Seyahat”, “Deniz Altında On Bin Kilometre”, “Yeryüzünün Merkezine Seyahat” bunlar arasında sayılabilir. Kipling’in “Ormanın Öyküsü”, Mark Twain’in “Huckleberry Finn’in Maceraları” ve “Tom Sawyer’in Maceraları”, “İsveçli Robinson Ailesi”, Stevenson’un “Hazine Adası”, “Pinokyo”, “Alice Harikalar Diyarında” 19. yüzyılda çocuklar tarafından en çok okunan eserlerin başında gelir.
Çocuk edebiyatında olduğu gibi, çocuklara yönelik hikâye ve romanında 19. yy’a kadar bir yavaşlama gözlenir. J.J Rousseau’nun eğitim amaçlı yazdığı eserler, birçok yazar tarafından yanlış anlaşılmış ve bu doğrultuda birçok didaktik eser kaleme alınmıştır. Pol ve Virjini J.J. Rousseau’nun etkisinde kaleme alınmıştır. Bu arada Loise May Alcott’un “Küçük Kadınlar’ı” aile çevresinde anlatılan eserleri gündeme getirir. Robert Louisse Stevenson’un “Define Adası” ise macera konulu eserlerin yazımına zemin oluşturur.
20. yy’ın başlarında Anna Swell’in “Siyah İnci”nde hayvan hikâyeleri, Lewis Caroll’ın “Alis Harikalar Diyarında”da fantastik anlatımlar çocuk romanlarının konularını oldukça genişletir.
Amerika’da çocuk yayıncılığı öncelikle millet olma bilincinin alt yapısı gözetilerek kaleme alınır. Bu yüzden eserlerin hemen tamamına yakını didaktik özellik taşır. Türk romanının gelişiminde de öncüler arasında kabul edilen Fenelon’un Telemak’ı, dönemin en popüler eserleri arasında yer alır.
Türkiye’de çocuk hikâye ve romanının gelişimi, dünyadaki gelişimle yakından ilgilidir. Tanzimat çocuk edebiyatının olduğu kadar, çocuk romanının da başlangıcı kabul edilir. Dünyada olduğu gibi, Türk anlatma geleneği öncelikle sözlü olarak gelişir. İlk anlatımlar, masal, bilmece, tekerleme, atasözleridir. Kayserili Dr. Rüştü’nün 1859 yılında yazmış olduğu “Nuhbe-tül Etfal” adlı Arapça alfabe kitabının arkasında çocukları eğlendirmek için kaleme alınan çocuk hikâyeleri, fabl tercümeleri, kısa hayvan öyküleri ilk dikkat çekici eserlerin başında gelir. Ahmet Mithat Efendi’nin “Hace-i Evvel” ve “Kıssadan Hisse” isimli kitaplarının bazıları ilk çocuk hikâye ve romanları arasında sayılırlar.
XIX. yüzyılın ortalarında başlayan çeviri roman ve hikâyeler, genellikle büyükler için kaleme alınmış olmakla birlikte, çocuklar tarafından da okunmuştur. Bu eserlerin konularının dışında, dil ve anlatımları da çocukların anlayacağı bir düzeyde olmadığı açıktı. Bu durumu fark eden bir kısım çevirmen, çocukların da rahatlıkla okuyabilecekleri bir dili tercih etmeye başlarlar. Bunlar arasında Bernardin de Saint Pierrei’in “Pol veVirjini”si ile Jules Verne’nin “80 Günde Devri Âlem” adlı eserlerinde
çocukları ilgilendirebilecek bir çeviri dili kullanıldığı söylenebilir. Kitapları Türkçe’ye en çok çevrilen yazarların başında Jules Verne gelir. Onun kaleme aldığı Kaptan Patras’ın Sergüzeşti büyük bir ilgi görür.
Türk edebiyatında çocuklar için kaleme alınan ilk telif roman ve hikâyeler arasında, bir köylü çocuğunun hayallerinden yola çıkılarak kaleme alınan Ebubekir Hazım’ın “Küçük Paşa”1 adlı eseri sayılabilir. Eserde küçük yaşta İstanbul’da bir konağa gelerek burada bir müddet yaşadıktan sonra, tekrar köyüne dönen Salih’in trajik hayat hikâyesi konu edilir. Romanda, bir çocuğun şartlara göre değişen hayatının onun üzerinde oluşturduğu kırılmalar, canlı tablolar halinde ele alınmıştır.
Mahmut Yesari’nin “Bağrı Yanık Ömer”2,adlı eser, kahramanı çocuk olan ilk romanlarımızdan biri olarak kabul edilir. Parçalanmış aileler ve bu durumun çocuk üzerinde oluşturduğu yıkım ve tahribatlar romanın ana konusu olarak karşımıza çıkmaktadır. Boşanan çiftlerin yaptıkları en büyük yanlışlardan biri, çocuklarını arada bırakmaları ve onların büyük acılar çektiklerini çoğu zaman fark etmemelidir. Yesari, bu eserinde, Ömer aracılığı ile arada kalan çocukların acı sonlarını dile getirir.
Reşat Nuri’nin “Kızılcık Dalları”3 adlı eserler, bir konağa çocuk bakıcısı olarak alınan Gülsüm’ün burada çektiği eziyetler, kızılcık dalları ile uğradığı şiddet ve kardeşi İsmail’e duyduğu hasret konu edilmektedir.
Bu romanlar arasında “Bağrı Yanık Ömer” adlı roman, çocuklar için kaleme alınmakla birlikte, diğerinin konusu çocuk olmaktan öteye geçmez.
Türk çocuk romanında konular iki şekilde ele alınmaktadır: İlkinde genellikle çocuk, eserde bir figür olarak yer alır. Onun etkileyicilik ve yönlendiricilik yönü bulunmamaktadır. “Çalıkuşu”4 romanında Munise buna en güzel örnektir. Diğer ele alınış şekli de, romanın asıl kahramanlarının çocuk olmasıdır. Bu eserlerde de romancılarımızda çocuk konusunda ciddi bir gözlem eksikliğine şahit oluruz. Onların çocukluk dönemini yeterince gözlemlemedikleri için, varsayımlar üzerinden yola çıkarak çocuğu anlamaya ve anlatmaya çalıştıkları görülür. Bu yüzden günümüzde çocuk hikâye ve romanları, bir çocuk monografisi şeklindedir.
Aslında bütün bunlar, çocuğun hayatını kuşatan olayların azlığının yanında, yazarın çocuğun gözüyle olaylara bakamayışından da kaynaklanmaktadır. Kimi yazarlar gözleyebildiği veya yaşayabildiği oranda çocuğu anlatmaya kalktığı için çocuk romanları konu bakımından yetersiz kalmaktadır.
Romancılarımız arasında çocuğa eserlerinde en fazla yer veren yazarlardan Reşat Nuri Güntekin, eğitimci olmanın avantajını kullanır. Samipaşazade Sezai Bey’in. “Sergüzeşt” romanında 8-9 yaşlarındaki Dilber’in çocukluk dönemi, eserde çocuğa yönelik ilk yönelimler olmakla birlikte, romanın ilerleyen bölümlerde, Dilber’in büyümesi, gelişimi ve Modadaki konağın küçük beyi Celal’e olan aşkı üzerinde durulur. “Sergüzeşt”, çocuk ruhunun özelliklerinin aktarılmasının ötesinde, çocuğun sefaleti daha çok ön plana çıkarılır. “Sergüzeşt” romanı ile “Kızılcık Dalları” romanın çocuk karakterlerinin hayat hikâyeleri arasında ortaklıklar dikkat çekici olmuştur. Bu arada Recaizade Ekrem, “Tefekkür” adlı eseri ile dünyaya gelen oğlu Nijad’ın oluşturduğu mutluluğu Tefekkür‘de (1887), ele alır. Muallim Naci “Ömer’in Çocukluğu”, çocuklar için kaleme alınan önemli eserler arasında sayılır.
Edebiyat-ı Cedide ve Fecr-i Âti eserlerinde (Fikret’in “Şermin” adlı manzum eseri hariç) çocuk hemen hemen hiç yer almaz. Millî Edebiyat’la birlikte Ahmet Rasim, Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin, Tevfik Fikret, Ali Ekrem Bolayır, İbrahim Alaattin Gövsa, Ali Ulvi Elöve ve Aka Gündüz çocuklar için eserler kaleme alırlar. Her ne kadar Ömer Seyfettin doğrudan çocukları hedef alarak hikâyelerini kaleme almamakla birlikte, birçok Hikâyesinde çocuk dünyasına ve çocukların rahatlıkla okuyup zevk alacağı birçok hikâye kaleme aldığını söyleyebiliriz.
Halide Edip’in “Zeynonun Oğlu” romanında bahsedilen çocuk Hasso, annesinin hayatını etkileyen bir figür olarak romana yansır. Yazar romanına verdiği adla, okuyucuya Hasso’nun hayat hikâyesini sunmuş gibi görünse de romanda Hasso bir figür olmaktan ileri gitmemiştir. “Sinekli Bakkal” romanında da Rabia çocukluk dönemi kısaca romana yansır.
Cumhuriyetin ilanından sonra ve özellikle Harf İnkılabı ile birlikte çocuk hikâye ve romancılığında yeni bir dönem başlar. Daha önce basılan kitaplar yeni harfler ile tekrar basılır. Reşat Nuri Gültekin, Mahmut Yesari, Peyami Safa, Abdullah Ziya Kazanoğlu, Rakıp Çalapala, Kemalettin Tuğcu gibi yazarların kaleme aldıkları kitaplar, çocuklar tarafından büyük ilgi görür.
Çocuklara doğrudan yönelik ilk hikâye ve roman örneklerine 1930’lu yıllardan itibaren rastlarız. Bu çocuk romanlarından ilki Huriye Öniz
tarafından kaleme alınan ve 1936’da yayınlanan “Köprü Altı Çocukları”5dır. Bu kitapta Küçük Paşa, Bağrı Yanık Ömer ve Kızılcık Dalları gibi kimsesiz, korumasız çocukların çektikleri benzer sıkıntılar dile getirilir. Cahit Uçuk’un ilk baskısı 1937’de yapılan “Türk İkizleri”6 adlı eseri, 1958 yılında Andersen Armağanı Şeref Listesine girerek Liyakat Madalyası alır. Türk İkizleri, dünyaca tanınan “İkizler” dizisinin 27. kitabı olarak İngilizceye çevrilir. Doğan Kardeş Müessesesinin açtığı yarışmada Mehmet Seyda’nın “Bir Gün Büyüyeceksin”i7 birinciliği, Nihal Karamağaralı’nın ve Vânû Nurettin’in yazdıkları “Korkusuz Murat”8 ikinciliği, Talip Apaydın’ın “Toprağa Basınca”9 adlı eseri de üçüncülüğü kazanmıştır. Bu eserler çocuk romancılığımız açısından önemli çabalar olarak karşımıza çıkar.
1960 yılında TDK ve Kültür Bakanlığı çeşitli yarışmalar düzenlenir. Bu yarışmalar çocuk yayıncılığında büyük gelişme gösterir. Rıfat Ilgaz “Hababam Sınıfı”, “Küçük Çekmece Okyanusu” ve “Cankurtaran Yılmaz”’ı yazar. Mehmet Seyda roman ve hikâye türünde “Bir Gün Büyüyeceksin”, “Şeytan Çekiçleri”, “Çikolata” ve “Düşleme Oyunu”nu yazar.
1966’dan çocuk yayıncılığında önemli bir gelişmeye şahit oluruz. Talip Apaydın “Toprağa Basınca”, “Dağdaki Kaynak”, “Elif Kızın Elleri”, Gülten Dayıoğlu “Fadiş”, “Dört Kardeştiler”, “Suna’nın Serçeleri” ve “Yurdumu Özledim” adlı eserleri ile çocuk romancılığında yeni bir dönüm noktası oluştururlar.
1970’ten sonra, teknolojinin de devreye girmesiyle birlikte resimli roman ve hikâyeler yazılmaya başlanır. Albenisi yüksek eserler, çocuklar tarafından büyük bir ilgi görerek yeni bir yayın pazarı oluşturdu. Bu pazardan pay kapmak isteyenler çok fazla dikkat göstermeden çocuk yayıncılığını geliştirdiler.
Bu yazı, Prof. Gıyasettin Aytaş’ın “Romanın Çocuk Edebiyatı Açısından Önemi” isimli makalesinden alınmıştır.
Kaynakça
Gökşen, E. N. (1975). Örnekleriyle Çocuk Edebiyatımız. 3. Baskı, İstanbul: Hikmet Dava Çağ.
Gürel, Z., Temizyürek F. & Şahbaz, N. K. (2007). Çocuk Edebiyatı, Ankara: Öncü. Nas, R. (2002). Örneklerle Çocuk Edebiyatı. 1. Baskı, Bursa: Ezgi.
Oğuzkan, A. F. (2010). Çocuk Edebiyatı. 9.Baskı, Ankara: Anı.
Türk Dil Kurumu. (2005). Türkçe Sözlük. 10. Baskı, Ankara: Türk Dil Kurumu. Yalçın, A. ve Aytaş, G. (2008). Çocuk Edebiyatı. Ankara: Akçağ.
Yorum Yap