Çocuk Edebiyatı son yarım asırda gelişim göstermiş ve çocuk gelişimi, çocuk pedagojisi, çocuk psikolojisi gibi alanların gelişmesi ile de önemi gittikçe artan bir edebî tür. Malesef şöyle bir gerçek var: Arz talep dengesi olmadan bir şeyin gelişmesi pek mümkün olmuyor. Çocuk edebiyatı eserlerine olan talep bu vesileyle artmış oldu. Bilhassa ülkemizde çocuk edebiyatı fevkalade bir yükseliş içinde öyle ki çocuk edebiyatı eserleri çok satanlar listelerinin kalıcı müdavimi olmuş durumda. Bu da yazarların ve yayınevlerinin daha fazla eser ortaya koymak için motive olmasını sağlıyor. Çocuğun gelişimini ve psikolojisini inceleyen alanlar geliştikçe çocuğun yetişkinlerin bir minyatürü olmadığı şahs-ı nevine münhasır bir dünyası, algısı ve kavrayışı olan özgün ve bağımsız bir birey olduğu gerçeği idrak edilmiş oldu. Bu da bundan elli yıl önce çocuk kitabı denince akla gelen niteliklerin bugün kökten değişmiş olmasına vesile oldu. Artık çocuk kitabı denince çocuğa sadece bir şeyler öğretmek için basit bir üslup ve kurguyla ele alınmış eserler akla gelmiyor, daha çok çocuğun algısına, dünyasına hitap eden onun gelişim çağına uygun, onun nazarından sanat, estetik ve felsefi meseleleri ele alan eserler akla geliyor.
Her geçen gün çocuk edebiyatı yetişkinlerin algı biçiminden uzaklaşarak daha özgün bir vasıf kazanmakta. Merhum Doğan Cüceloğlu’nun dediği gibi çocukluk insanın ana vatandır ve bir insanın ana vatanına yolculuk yapması onu ruhsal ve zihinsel vecihlerden iyileştirir. Çocuk edebiyatına yönelip bu alanda eserleri incelerken ve kaleme alırken şunu fark ettim: “Biz yetişkinler, çocukların bize ihtiyaçlarının olduğunu düşünürüz oysa biz yetişkinlerin onlarla vakit geçirmeye daha ihtiyacı vardır. Zira çocuklar bize insanlığın en saf, en temiz, adeta kanatsız bir melek hâli olan, dünya hayatının henüz kirletemediği fıtratını, zehirleyemediği çocukluğumuzu hatırlatır.” Küçük Prens’in “Bir zamanlar tüm yetişkinler çocuktu ancak pek azı bunu hatırlar.” Sözü bu bağlamda çok manidar ve önemlidir. Çocukluğumuzu unutmadığımız ölçüde insan olmaya devam ederiz bence. İşte insanın çocukluğuna yolculuğunun kapısıdır çocuk kitapları. Biz yetişkinler o kapıdan içeri adım attığımızda her şeye rağmen mutlu olabildiğimiz o eşsiz zamanlarımıza yolculuğa çıkarız. Hayatın tüm zorluklarına, yalanlarına, iki yüzlülüğüne rağmen çocukluğumuz zihnimizin ve ruhumuzun derinliklerde kuytu bir köşede adeta tüm nazarlardan muhafaza edilmek üzere emniyetli bir yere korumaya alınmış nadide bir hazine misali orada ilk günkü gibi durmaya devam etmektedir.
Bence hayat biz yetişkinleri yordukça, yıprattıkça o köşeyi ziyaret etmeye her şeyden çok daha fazla ihtiyacımız var. Bundan dolayı sadece ebeveynler veya öğretmenler değil herkesin çocuk kitabı okuması gerekir.
Çocuk kitabı yazarken bu kadar keyif alacağımı ve adeta çocukluk günlerime dönmüş gibi hayata ve dünyaya karşı coşku ve heyecanla bakabileceğimi düşünmemiştim. Bence tüm yetişkinler çocuk kitabı okumalı zira çocuk kitapları, zihni önyargı ve taassup bataklığına duçar olmamış, sınırsız hayal gücü ve filozof vari çocuk bakış açısını hatırlamamızı sağlayacaktır.
Ali ÇİĞDEM / Genel Yayın Yönetmeni
Yorum Yap